Delâilü'l-Hayrâti Yetmis bin defa okumaya denk Salavat

Allahümme salli ala seyyidina ve Mevlana Muhammedin ve ala alihi ve ashabihi ve ehli beytihi salaten ta’dilu cemiya salevati ehli mehabbetike ve sellim ve barik ala seyyidina ve Mevlana Muhammedin ve ala alihi ve ashabihi ve ehli beytihi selamen ya’dilu selamehüm*

Manası:
Allah’ım Efendimiz ve seyyidimiz Muhammed’e ve onun aline ve ashabına, Senin sevgine layık olanların getirdiği topyekün salevatlara denk olacak şekilde salat eyle ve yine Efendimiz ve seyidimiz Muhammed’e ve onun aline ve ashabına bu zatların selamları miktarınca selam eyle.

Biriniz dua ederken, Allah'u Taala'ya hamd'u sena ederek başlasın, sonra Rasulullah (S.A.V.)'e salat okusun, sonrada dileğini istesin.
(Tirmizi, Da'avat 66 - Ebu Davud, Salat 358)

-İnsan, Allah'a yürekten ihtiyaç hissetmeli, acz u fakrıyla Allah'a yönelmeli ki, Cenâb-ı Hak da ona icabet etsin. Cenâb-ı Allah, Zâtına karşı müstağni davrananlara teveccühte bulunmaz.

-Yapılan hizmetler ölçüsünde bir iç derinliği ve kıvam yoksa, yapılan o iş bir gösterişten ibarettir ve Allah o işe bereket lutfetmez.

*****************************************************************************
100M Kiymetinde(7defa Okunur)

Allahummesalli ala seyyidina Muhammedin abdike ve habibike
ve resuliken nebiyyul ummiyyi ve ala alihi vesahbihi vesellim
teslimen bi kaderi azameti zatike ve fî küllü vaktin ve hînin.
****************************************************************************************************************************************
TESBIHAT
Savaş günlerinin en çetin dakîkalarinda bile duâ ve tesbîhâti asla terketmedigi rivâyet edilen Duâ Kahramâni Hz. Bediüzzaman, Nur Risâleleri’nin çeşitli yerlerinde namâz tesbîhâtindan sıkça bahsediyor; talebelerinden bu konuda tekâsül gösterenleri şiddetle azarliyor ve namaz tesbîhâtina, ‘Tarîkat-i Muhammediye ve Velâyet-i Ahmediye’nin bir evrâdıdır’ diyor. Evet; O, bu konuya çok önem veriyor ve bu önemin kaynağını îzâh ederken de: “Kardeşlerimizden birisinin namâz tesbîhâtinda tekâsül göstermesine binâen dedim: Namâzdan sonraki tesbîhâtlar tarîkat-i Muhammediyedir (a.s.m.) ve Velâyet-i Ahmediyenin (a.s.m.) bir evrâdidir. O noktadan ehemmiyeti büyüktür. Sonra, bu kelimenin hakîkati böyle inkişâf etti: Nasil ki, risâlete inkilâp eden velâyet-i Ahmediye (a.s.m.) bütün velâyetlerin fevkindedir. Öyle de, o velâyetin tarîkati ve o velâyet-i kübrânin evrâd-i mahsusasi olan namâzin akabindeki tesbîhât, o derece sâir tarîkatlarin ve evrâdlarin fevkindedir.” diyor. (Kastamonu Lâhikası - Mektup No: 70 - s.1612).
*******************************************************************************